Portakal Ağacı
Portakal Ağacı Masalı
Bir varmış, bir yokmuş. Eski zamanlarda mı, bilinmez, ama gökyüzünde dans eden cüceler, yerde koşuşan kuşlar varmış. Hem cüceler niye gökyüzünde, kuşlar neden yeryüzünde derseniz, orasını kimse bilmezmiş; onlar öyle olmasını istemişler, hepsi bu.
Uzak diyarların birinde, görkemiyle herkesi büyüleyen bir portakal ağacı varmış. Bu ağaç o kadar büyükmüş ki dalları bulutlara kadar uzanır, rüzgar estikçe etrafa mis gibi portakal kokusu yayılırmış. Ülkenin dört bir yanından insanlar bu ağacı görmeye gelirmiş. Çocuklar ise bu ağacın portakallarını yemeye bayılır, ona “C vitamini hazinesi” adını takmışlarmış.
Bir gün, ülkeye uzaklardan küçük bir cücenin geldiği haberi yayılmış. Bu cüce, anlatılanlara göre portakal ağaçlarını kökünden tutup, içlerindeki tüm vitaminleri bir çırpıda midesine indirirmiş. Bu cüce hangi ağacın vitaminlerini emerse, o ağaç kuruyup solarmış. Ülkenin insanları bunu duyunca telaşlanmış; çünkü cücenin bu devasa portakal ağacına zarar vermesini istemiyorlarmış. Bu yüzden ağacın yanında büyük bir toplantı düzenlenmiş, yaşlısından gencine herkes çağrılmış.
Ülkenin en bilge yaşlıları fikirlerini paylaşmak için toplanmışlar. Söylentilere göre cüce çoktan ülkenin sınırlarına girmiş bile. En yaşlı bilge, “Bu cüce bizim portakal ağacımıza zarar veremez, buna asla müsaade edemeyiz,” diye söze başlamış. Saatlerce tartışmışlar ama bir türlü çözüm bulamamışlar. Tam o sırada, kalabalığın arasından küçük bir çocuk fırlamış:
– Peki ya, cüceyle konuşsak, ona derdimizi anlatsak, bizi anlamaz mı acaba? diye sormuş.
Bu öneri herkesin aklına yatmış ama önce cüceyi bulmaları gerekiyormuş. Ülkenin her köşesine haber salmışlar: “Parmak boyunda bir cüce görenlerin onu portakal ağacından uzak tutmaları gereklidir,” diye sokaklarda bağırmışlar. Aynı zamanda ağacın başına beş nöbetçi dikmişler.
Ertesi sabah, güneş henüz doğarken nöbetçiler bir çığlık koparmış, tüm halk sokaklara dökülmüş. Herkes portakal ağacının başına koşmuş ve ne görsünler! Küçücük cüce, ağacın en yüksek dalına oturmuş, keyifle bir şarkı mırıldanıyormuş. Meraklı bir çocuk ona seslenmiş:
– Bizim portakal ağacımızı yiyecek misin?
Cüce kahkahalarla gülmüş:
– Hayır, tabii ki hayır! Ben ağaç yemem, portakal yerim. Neden ağacı yok edeyim ki? O kadar güzel kokuyor, o kadar güzel görünüyor ki… Hem ağacı kurutsam, bir daha portakal yiyebilir miyim sizce?
Bunu duyan halk rahatlamış ve cüceye bol bol portakal ikram etmişler. Cüce birkaç gün onlara misafir olmuş ve hep birlikte güzel vakit geçirmişler. O günden sonra, ülke halkı başkaları hakkında duydukları her şeye hemen inanmamayı öğrenmiş. Peki ya o portakal ağacı? Hâlâ dimdik ayakta ve mis gibi portakallarıyla herkese C vitamini dağıtmaya devam ediyor.