Ezop Masalları

Beyinsiz Geyik

beyinsiz geyik masalı
Beyinsiz Geyik Masalı

Bir aslan hastalanmış, ilinde yorgan döşek yatıyormuş. Candan dostu tilkiyi çağırıp demiş ki: “Eğer iyileşip yaşamamı istiyorsan hemen git ormanda oturan büyük geyiği bul. Türlü türlü diller döküp kandır onu. Pençemin altına getir, eğer onun beyni ile ciğerlerini alırsam çabucak iyileşirim.”

Tilki hemen gitmiş ormanda hoplayıp zıplayıp geyiği bulmuş. “Gözün aydın geyik kardeş, haberlerim var sana! Biliyorsun, kralımız aslan benim komşumdur. Şu anda çok hasta, neredeyse kuyruğu titretecek kadar. Kurtulmaktan umudu kesti kendisinden. Sonra kim kral olacak diye kara kara düşünüyordu. Aklına sen geldin. Yaban domuzunu akılsız diye, kaplanı kendini beğenmiş diye, ayıyı kaba diye, parsı acımasız diye istemiyor. İlle de benden sonra geyik kral olsun diye tutturdu. Geyik maşallah boylu poslu, ömrü uzundur. Boynuzlarından yılanların bile ödü patlar diyor. Yani senin anlayacağın işin iş kardeş! Kral oldun gitti artık. Eee artık Müjdemi verirsin. Neyse ben daha fazla gecikmeyeyim, aslan beni bekliyor. Çoktandır bana danışmadan hiçbir şey yapmıyor. Ne de olsa bu dünyada çok şey görmüş geçirmiş biriyim. Beni dinle de sen de gel benimle. Son nefesini verirken sabahları yanında bulun.”

Bu sözleri işitince geyiğin koltukları kabarmış. İnandırmış garibim, başına gelecekleri düşünmeden kalkmış tilkinin peşine düşmüş. Az sonra aslanın inine gelmişler. Aslan sabırsızlıkla geyiği bekliyormuş. Görür görmez üstüne atılmış. Atılmış ya, yaşlılıkla hastalıktan öylesine bitkinmiş ki geyiği elinden kaçırmış, ancak kulaklarını kalabilmiş o kadar. Geyik durur mu, can korkusuyla soluğu yine ormanda almış.

Tilki, aslanın beceriksizliğine çok kızmış ama belli etmemiş. Aslan üzüntüsünden yürekler acısı bir kükreme koparmış. Kolay değil elbet. Bir yandan açlık, bir yandan bitkinlik ve hastalık. Kükremesin de ne yapsın, yine yalvar yakar olmuş: “Aman tilki, yaman tilki. Ne olursa yine senden olur. Gözünü seveyim. Ne yap yap, şu geyiği yine getir bana.

Tilki;

Benden istediğini kolay bir iş değil ama hatırın için bir daha deneyeyim.”

Gitmiş ormanı karış karış aramış taramış. En sonunda geyiği bulmuş. Geyik oracıkta bir yerde oturmuş dinleniyormuş. Tilkiyi görünce açmış ağzını yummuş gözünü: “Utanmaz seni, seni gidi alçak! Yanıma yaklaşma sakın! Bana söylediğin krallık masallarını artık git başkalarına anlat!”

Tilki hiç bozuntuya vermemiş: “Ağzından çıkanı kulağın duysun geyik kardeş! O nasıl söz öyle? Bu kadar korkak olduğunu rüyamda görsem inanmazdım. Bir de tutmuş en candan dostundan kuşku duyuyorsun. Aslan senin kulağından tuttuysa ölmeden önce krallık sırlarını fısıldayacaktı. Bir pençe acıtma malına dayanamadı, çok içerledim bu davranışa. Böylelerini istemem krallığımı kurda bırakacağım diyor. Kurt gibi bir canavar bize kral olacak ha. Eyvahlar olsun gördün mü başımıza gelenleri! Kurt kral olunca yapmadığını bırakmaz bize. Etme eyleme geyik kardeş! Beni dinle de kuzu kuzu gel benimle. Aslan sana kötülük yapmak istemedi, yalanım varsa ne olayım. Bilirsin seni çok severim.”

Hadi uzun etmeden gidelim. Tilki ağzından girip burnundan çıkmış, geyiği kandırmış. Geyik tıpış tıpış gitmiş mağaraya. Aslan bu kez avını kaçırmamış. Bir pençe de geyiği yere sermiş yemeye başlamış. Bir aslan karnını doyursun, tilki de onu seyrediyormuş. Bir ara geyiğin beyni yere yuvarlanmış. Tilki durur mu, beyni kaptığı gibi gövdeye indirmiş. Aslan etlerin arasında geyiğin beynini aramış aramış bulamamış. Tilki alaycı bir şekilde demiş ki: “Boşuna beyin arama! Kendi ayağıyla iki kez ölümün pençesine düşen bir hayvanda beyin ne gezer?”

Bu masal, düşünmeden hareket etmenin ve başkalarına kolayca güvenmenin tehlikelerini anlatır.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu