Prenses Masalları

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler

pamuk prenses
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Masalı

Günlerden karlı bir kış gününde, bir kraliçe sarayının büyük penceresinin önünde oturmuş, incecik bir nakış işliyormuş. Her yer karla kaplıymış. Kraliçe, dışarıdaki beyaz örtüyü izlerken, kendi kendine hayal kurmaya başlamış ve demiş ki;

“Eğer bir kızım olursa, teni kar gibi beyaz, yanakları elma gibi kırmızı, saçları ise gece gibi simsiyah olsun.”

Çok geçmeden, dileği gerçek olmuş ve bir kız çocuğu dünyaya getirmiş. Kız çocuğu, tam da hayal ettiği gibi bir güzelliğe sahipmiş. Ona Pamuk Prenses adını vermişler. Ancak kraliçe doğumdan kısa bir süre sonra hayatını kaybetmiş.

Bir zaman sonra kral, başka bir kadınla evlenmiş. Yeni kraliçe, olağanüstü güzellikte, ancak bir o kadar da kibirli, kendini beğenmiş ve zalim bir kadınmış. Onun en büyük tutkusu güzelliğiydi ve bu konuda kendisinden daha güzel birinin dünyada varlığını kabul etmezmiş. Her sabah uyandığında, odasındaki sihirli aynaya bakıp, şu soruyu sorarmış:

“Sihirli ayna, söyle bana, dünyada benden güzeli var mıdır?”

Sihirli ayna her gün Kraliçe’ye: “Hayır Kraliçem! Dünyanın en güzel kadını sizsiniz” diyormuş.

Günler ayları, aylar yılları kovalamış. Günler böyle geçmiş.. Pamuk Prenses büyümüş, genç bir kız olmuş. Bir sabah kraliçe yine sihirli aynasına sorusunu yöneltmiş,

“Sihirli ayna, söyle bana, dünyada benden güzeli var mıdır?”

Sihirli ayna şöyle cevaplamış;

“Kraliçem, şüphesiz dünyalar güzelisiniz, fakat Pamuk Prenses sizden daha güzel” demiş.

Kraliçe, sihirli aynanın bu sözlerine duyunca çok öfkelenmiş, küplere binmiş. Artık Geceleri gözüne uyku girmez olmuş, öfkesinden ne yemek yiyebiliyormuş, ne de rahat uyuyabiliyormuş. Kraliçe, Pamuk Prenses’in varlığına daha fazla dayanamamış ve en çok güvendiği muhafızını yanına çağırmış. Kraliçe, muhafızına Pamuk Prenses’in elini kolunu bağlayıp ormana atmasını emretmiş.

Muhafız, bir sabah güzeller güzeli Pamuk Prenses’in elini, kolunu bağlayıp ormana götürmüş ancak ona kıyamamış. Güzel prensesin gözyaşlarını görünce, “Elindeki ve kolundaki bağları açıp, iyi ve temiz bir kalbin var, bu sayede ormandan çıkış yolunu bulur, hayatını başka bir yerde sürdürürsün” diyerek Pamuk Prenses’i serbest bırakmış. Muhafız, saraya dönüp Kraliçe’ye emrini yerine getirdiğini söylemiş. Sarayda Kraliçe’den mutlusu yokmuş.
pamuk prenses ve yedi cüceler
Pamuk Prenses ormanda artık yalnız başınaymış, az gitmiş, uz gitmiş, hava da gitgide kararınca, yolunu kaybetmiş. Yürümekten hali kalmayınca karşısında küçük bir kulübe görmüş ve kapıyı çalmış anca kapıyı açan olmamış. Pamuk Prenses, tüm cesaretini toplayıp içeri girmiş. İçeride küçük bir masa, üzerinde yedi tabak yemek, çatal, kaşık ve yerde yedi küçük yatak varmış. Açlıktan ve yorgunluktan halsiz olduğu için her tabaktan bir parça yemek almış ve yedinci yatağın üzerinde uzanarak, uykuya dalmış.

Ormanda altın madeninde çalışan yedi cücelerin işleri bitmiş, evlerine dönmüşler. Kulübenin kapısını açıp içeri girdiklerinde; “Aman Allah’ım bu güzel misafir de kim böyle!” demişler. Sonra Prenses’i rahatsız etmemek için yemeklerini yiyip, sessizce uyumuşlar. Sabah olmuş, Pamuk Prenses uyanmış. Yedi cüceleri karşısında görünce çok korkmuş, fakat kısa sürede onların dost canlısı olduğunu anlamış. Cüceler, sırayla kendilerini tanıtmışlar. Sıra Pamuk Prenses’e gelince, en küçük cüce Pamuk Prenses’in kendini tanıtmasına izin vermeden, “Sen Prenses olmalısın!” demiş. Tanışıp kaynaştıktan sonra Pamuk Prenses’e istediği kadar yanlarında kalabileceklerini söylemişler.

Cüceler, her gün kalkıp işe giderlermiş, Pamuk Prenses de her gün yemek yapar, evi temizlermiş. Günler böyle geçermiş.

Bu sırada, Kraliçe tekrar sihirli aynasına sormuş;

“Sihirli ayna, söyle bana, dünyada benden güzeli var mıdır?”

Sihirli ayna şöyle cevaplamış;

“Kraliçem, dünya güzelisiniz, ama Pamuk Prenses sizden daha güzel” demiş.

Kraliçe, Pamuk Prenses’in hayatta olduğunu anlamış. Prenses’in hâlâ yaşıyor olması, Kraliçe’yi oldukça öfkelendirmiş. Öfkesinden çılgına dönen Kraliçe, yaşlı bir kadın kılığına girip, ormanda Pamuk Prenses’i aramaya başlamış. Sonunda Pamuk Prenses’in yaşadığı kulübeye varmış. Yaşlı kadın kılığındaki Kraliçe, kapıyı çalmış. Pamuk Prenses, pencereden baktığında yaşlı bir kadının kapıda olduğunu görmüş. Yaşlı insanlara karşı oldukça nazik olan iyi kalpli prenses, tereddüt etmeden kapıyı açıp Kraliçe’yi içeri davet etmiş.
pamuk prenses masalı
Kraliçe, Pamuk Prenses’in bu nazik davranışlarına karşı, ona sepetindeki zehirli elmalardan ikram etmiş. Pamuk Prenses, yaşlı kadının ikramını kabul edip, zehirli elmalardan bir tanesini yemiş. Prenses, zehirli elmayı ısırdığı gibi yere düşmüş. Kraliçe, hemen oradan kaçıp, uzaklaşmış. Cüceler, işten eve dönünce Pamuk Prenses’i yerde yatarken bulmuşlar, ne yapmışlarsa da Pamuk Prenses’i uyandıramamışlar. Çaresizce onu camdan bir tabutun içine koyup, yola düşmüşler.

O esnada yoldan geçen bir prens, Pamuk Prenses’i gördüğü gibi güzelliğine hayran kalmış ve onu saraya götürmek istemiş. Prens’in muhafızları tabutu taşırken elmanın zehirli parçası Pamuk Prenses’in boğazından düşmüş ve prenses uyanmış. Prens ile göz göze gelir gelmez birbirlerine âşık olmuşlar.

Prenses, Pamuk Prenses’i alıp saraya gitmiş, çok geçmeden düğün yapılmış ve üvey anne de davetliler arasındaymış. Kraliçe, Pamuk Prenses’i görür görmez korkuya kapılmış. Prens, durumdan şüphelenip prensese nedenini sorduğunda, Pamuk Prenses her şeyi anlatmış. Prens, kraliçeyi yakalatıp uzak bir ülkeye sürgün etmiş. Böylece Pamuk Prenses, sonsuza dek mutluluk ve güzellikle dolu bir yaşam sürmüş.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu